ELEŞTİRECEĞİMİZE NEDEN KENDİMİZİ GELİŞTİRMİYORUZ
İnsan bir çekirdeğe benzer. Yaratılış itibariyle bu çekirdeğin içine çok kıymetli cihazlar ve gelişmeye müsait kabiliyetler yerleştirilmiştir. İnsan bu cihaz ve kabiliyetlerini uygun bir gelişime tabi tutarsa mevzu nema bulur kökü sağlam, dalları geniş, meyvesi tatlı ve değerli bir ağaç gibi olur.
Gel gör ki; insan bunu yapacağına yerine getirmediği sorumluluklarını örtbas etmek, kusurlarını perdelemek için hep başkasına bakıp eleştirmeye başlar.
Oysa çağımızın büyük âlimi Bediüzzaman’ın dediği gibi “Başkasının kusuru, insanın kusuruna senet ve özür olamaz.”
Evet, çoğu kez çevremizdeki insanların yaptıklarına bakıp “bunu niye böyle yapmadı, şunu şöyle yapmalıydı, yaptığı bu muydu, hiç beğenmedim, daha güzelini yaparım, bu da bir şey mi…” gibi eleştirilerde bulunuruz.
Bu eleştirileri yaparken biraz da dönüp kendimize baktığımızda bizim eleştiri yatığımız konuların hiç birinde yaptığımız elle tutulur bir şey bulamayız. Bazen de “Bak bu da böyle yapıyor.” deyip başkasının kusurunu kendimize hem engel hem de özür kabul ediyoruz.
Oysa Eleştireceğimize neden kendimizi geliştirmiyoruz? Neden çoğu konuda öncülük etmiyoruz? Neden hep başkasına bakarak hem eleştiriyoruz, hem de eleştirilerimize alternatif olamıyoruz? Neden?… Neden?…
Elbette her insanın her konunun eleştirilecek birçok yönü var. Sürekli yapılanın biraz iyisi yapılabilir. Bu konuda sorun yok. Sorun eleştiri yapılırken, yapılan eleştirinin alternatifini sunmamak, o konuda daha iyisini göstermemek veya hiç bir şey yapmamak.
Böyle eleştiriler havada kalır ve eleştirmeni haksız bir konuma düşürür. O zaman Eleştireceğimize neden kendimizi geliştirmiyoruz?
Haklı çıkmak, kendi yürüyüşümüzü belirlemek, kendimiz olmak, eleştireceğimize başkasının bizi eleştirmesine fırsat tanımak… için ne duruyoruz? Haydi Bismillah. Marş marş görev başına!…